Kahramanmaraş
15 Mayıs, 2025, Perşembe
  • DOLAR
    28.00
  • EURO
    29.65
  • ALTIN
    1743.3
  • BIST
    8115.01
  • BTC
    28682.63$

Savunma Sanayiinin Kalbi KSÜ’de Atıyor: Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Tanıtım Programı Düzenlendi

Savunma Sanayiinin Kalbi KSÜ’de Atıyor: Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Tanıtım Programı Düzenlendi
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ), Türkiye’nin savunma sanayii alanında attığı adımları ve tarihi dönüşüm sürecini konu alan anlamlı bir programa ev sahipliği yaptı.

KSÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinin katkıları ile Yunus Emre Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Tanıtım Programı”, katılımcılara hem tarihsel bir bilinç hem de stratejik bir vizyon sundu.

Genç Mühendislerden Milli Teknoloji Hamlesine Katkı

Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nın desteklediği yerli savunma sanayii faaliyetleri kapsamında, KSÜ’lü genç mühendis adaylarının geliştirdiği yerli drone ve savunma sanayi projeleri ile TEKNOFEST yarışmalarından ödül alan projeleri sergilendi. Program kapsamında protokol üyeleri, öğrencilerden projeleri hakkında bilgi aldı. Milli teknoloji vizyonuna paralel olarak geliştirilen sistemlerin detaylarını anlatan öğrenciler, özellikle hava platformları üzerindeki yeni nesil uygulamalara dikkat çekti.

Etkinlikte öğrencilerin savunma sanayine dönük yerli ve milli Ar-Ge çalışmaları hakkında bilgi alan protokol üyeleri, gençlerin projelerine duydukları ilgiyi ve memnuniyeti dile getirdi. Katılımcılar arasında yer alan üniversite yöneticileri ve vakıf temsilcileri, “geleceğin mühendislerini bu tür projelerle buluşturmanın, Türkiye'nin savunma sanayiinde tam bağımsızlık hedefine ulaşmasında kritik önemde olduğunu” vurguladı.

Protokol üyelerinin kurulan stantları gezilmesinin ardından “Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Tanıtım Programı”na geçildi.

Belgesel bir anlatımı andıran etkinlik, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Programa, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Emekli Tuğgeneral Erhan Sipahioğlu, KSÜ Rektörü Prof. Dr. Alptekin Yasım, Prof. Dr. İrfan Ersin Akıncı, Prof. Dr. Nuri Kahveci, Prof. Dr. Orhan Doğan, Prof. Dr. Hafize Öksüz, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ünsal, Fakülte Dekanları, Yüksekokul Müdürleri, KSÜ Genel Sekreteri İbrahim Palabıyık, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) Mersin Bölge Temsilcisi Emekli Albay Yolaç Erdur, TSKGV Kahramanmaraş Fahri Tanıtım Kurulu (FTK) Başkanı Rüstem Özen, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Emekli Tuğgeneral Erhan Sipahioğlu konuşmasında, Türkiye'nin son yıllarda savunma sanayiinde gösterdiği yükselişi “adeta bir destan” olarak tanımladı. Hem sahada görev almış bir asker hem de projelerin içinde yer almış bir uzman olarak edindiği tecrübeleri paylaşan Sipahioğlu, bugün savunma sanayii şirketleriyle yürüttüğü çalışmalardan örnekler sundu.

Sipahioğlu, KSÜ’nün ismini anarak “Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi adı bile başlı başına bir tarihî gerçekliği ve mücadeleyi yansıtıyor,” diyerek programın mekânsal anlamına da vurgu yaptı.

Tarihten Günümüze: Yerli ve Milli Savunmanın Zorunluluğu

Konuşmasında savunma sanayiinin tarihsel kırılma noktalarına dikkat çeken Sipahioğlu, özellikle Kıbrıs Barış Harekâtı öncesinde yaşanan sıkıntılara işaret etti. “Askerimizin kullandığı basit ekipmanları dahi Amerika Birleşik Devletleri’nden yardım olarak temin ediyorduk.” diyen Sipahioğlu, Türkiye’nin bu dönemde dışa bağımlı bir durumda olduğunu ve ambargolara maruz kaldığını hatırlattı.

1926 ile 1950 yılları arasında Türkiye’de üç uçak fabrikasının faaliyet gösterdiğini belirten Sipahioğlu, bu dönemin ardından gelen stratejik kopuşun savunma kapasitesini zayıflattığını ifade etti. “Kıbrıs’a çıkarma yapacağımız dönemde ambargo ile karşılaştık. Bu bir uyanışa vesile oldu,” şeklindeki sözleriyle, Türk savunma sanayiinin yeniden yapılanma sürecinin zorunlulukla başladığını dile getirdi.

Vakıf, Sanayinin Nabzı: Stratejik Derinliğe Sahip Bir Kuruluş

Türkiye’de pek çok vakıf bulunduğunu, ancak Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın özgün bir misyona sahip olduğunu vurgulayan Sipahioğlu, “Savunma şirketleriyle yürüttüğümüz ortak çalışmalar, aslında bu başarının görünmeyen motor gücünü oluşturuyor. Savunmanın kalbi burada atıyor.” dedi.

Gelecek vizyonunu da paylaşan Sipahioğlu, “Bu coğrafyada güçlü kalmak bir tercih değil, zorunluluktur. Milli menfaatleri koruyacak, yerli üretimle donatılmış bir silahlı kuvvet, çocuklarımızın bu topraklarda yaşayabilmesinin teminatıdır.” dedi. 

Emekli Tuğgeneral Erhan Sipahioğlu konuşmasının devamında, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın (TSKGV) çok önemli hizletleri ifa eden bir vakıf olduğunu belirterek, doğrudan kanunla kurulmuş ve silahlı kuvvetlerin savaş gücünü artırmak amacıyla yapılandırılmış stratejik bir kurum olduğunu vurguladı.

“Vakıf, sadece ordumuzun değil, aslında tüm savunma yapımızın arkasındaki görünmeyen eldir,” diyen Sipahioğlu, TSKGV’nin sağladığı destekle diğer vakıfların da bekâsının güvence altına alındığını ifade etti.

Yönetimde Güç, Sahada Etki: ASELSAN ve HAVELSAN Örnekleri

TSKGV’nin yönetsel etkisini örneklerle açıklayan Sipahioğlu, ASELSAN ve HAVELSAN gibi kritik savunma şirketlerinin yönetim yapısında Vakfın belirleyici bir rol oynadığını aktardı. “ASELSAN Yönetim Kurulu’nun 9 üyesinden 6’sı vakıf tarafından belirleniyor. HAVELSAN’da ise tamamı TSKGV üyelerinden oluşuyor,” diyerek, kurumsal yönetim gücünün savunma şirketlerinin başarısında belirleyici olduğunu vurguladı.

Bu stratejik yapılanmanın yalnızca yönetimsel değil, sahaya doğrudan yansıyan sonuçlar doğurduğunu ifade eden Sipahioğlu, “Her bir bağış, Mehmetçiğin sahadaki gücüne güç katıyor,” dedi. Modern teknolojinin yaygın kullanımıyla birlikte askerî kabiliyetlerin önemli ölçüde arttığını ve başarı oranının sahada daha görünür hale geldiğini belirtti.

Kaynak Yönetimi ve Döngüsel Güçlenme

TSKGV’nin gelir kaynaklarına da değinen Sipahioğlu, vakfın bağışlardan ve vakıf şirketlerinden alınan kâr paylarından beslendiğini, bu kaynakların tekrar vakıf şirketlerine aktarılmasıyla savunma sanayiinde bir döngüsel güçlenme modeli oluşturulduğunu ifade etti.

Küresel gerginliklerin yol açtığı pazar boşluklarına dikkat çeken Sipahioğlu, Türkiye’nin bu sektörde daha büyük pay alabilmesi için alanında uzman, kendine güvenen gençlere her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu dile getirdi.

“Vakıf Başkanımız Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu, kurumun devletin en üst düzeyiyle olan bağını gösteriyor. Gençlerimize özgüven aşılayarak onları geleceğe hazırlıyoruz,” sözleriyle, vakfın yalnızca fiziksel değil, zihinsel bir direniş ve hazırlık mekanizması olduğunu belirtti.

Savunmanın Dönüm Noktası: ASELSAN’ın Kuruluş Hikâyesi

Programın en dikkat çeken anlarından biri ASELSAN’ın kuruluş hikâyesiydi. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında TCG Kocatepe gemisinin haberleşme yetersizliği nedeniyle vurulmasının ardından alınan karar doğrultusunda, 14 Kasım 1975’te yalnızca dört mühendisle kurulan ASELSAN’ın bugün geldiği nokta adeta bir başarı öyküsü niteliğinde.

Sipahioğlu, “Bugün ASELSAN, 12 bin çalışanıyla dünyanın en büyük ilk 100 savunma sanayi şirketi arasında 42. sırada yer alıyor. Ayrıca dünyada en hızlı büyüyen 10 savunma şirketinden biri,” dedi.

Türkiye genelinde 3.500’ün üzerinde savunma sanayi şirketi bulunduğuna dikkat çeken Sipahioğlu, ASELSAN’ın hedefinin 2030 yılına kadar dünya sıralamasında ilk 30’a girmek olduğunu ifade etti.

Şirketin yalnızca niceliksel değil, niteliksel olarak da geliştiğini aktaran Sipahioğlu, ASELSAN bünyesinde altı farklı sektörde üretim yapan fabrikalar bulunduğunu belirtti. Bu fabrikalarda geliştirilen sistemlerin arasında; tanımlı rotada engelden kaçınma, yol tanıma, insan ve araç tespiti, lazerle mesafe ölçümü, hareketli hedeflere isabetli atış gibi ileri teknolojili çözümler yer alıyor.

Vakıf, Ordunun Kalbi – Gençliğin Umudu

Sipahioğlu, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın yalnızca askerî değil, aynı zamanda toplumsal bir misyona sahip olduğunu vurguladı: “Bu vakıf, Türk Silahlı Kuvvetleri ile milletimiz arasında bir köprüdür. Geleceği inşa eden bu köprü, tarihî sorumluluğunun bilincinde, çağın gereklerini kavrayan bir duruşla görevini sürdürmektedir.

Savunmada Yeni Ufuklar: Çelik Kubbe ve Geleceğin Sistemleri

Emekli Tuğgeneral Erhan Sipahioğlu, konuşmasının devamında Türkiye’nin gündeminde yer alan “Çelik Kubbe” projesine değinerek, havadan gelebilecek tehditlerin ulusal güvenlik açısından en büyük risklerden biri olduğunu söyledi. Hava savunmasında tam bağımsızlık hedefiyle yürütülen çalışmalarda, yerli ve milli katmanlı hava savunma sistemlerinin geliştirilerek birbirleriyle otonom şekilde entegre edildiğini ve merkezi komuta kontrol sistemleriyle yönetildiğini belirtti.

Gökyüzünden Denizin Derinliğine: Savunmanın Yeni Katmanları

Geliştirilen sistemler arasında öne çıkan Gökberk Mobil Lazer Sistemi, lazer teknolojisinin gelecekte belirleyici olacağının altını çizdi. Sipahioğlu, “Bu sistemler sadece karada değil, denizde de Mavi Vatan’ı saracak şekilde konuşlandırılıyor. Cephe çevremizi bir çelik kalkanla donatmak üzereyiz.” dedi.

Gürz Hava Savunma Sistemi’nin, alçak irtifa tehditlerine karşı 4, 8 ve 20 kilometrelik üç farklı menzil aralığında etkili olduğunu söyleyen Sipahioğlu, Gökdemir füzesinin ise hem havadan havaya hem karadan karaya etkili kullanım sağladığını belirtti. Orta menzil hava ve kara savunma sistemleriyle Çelik Kubbe projesine entegre edilen bu sistemlerin, ülkenin savunma kapasitesine ivme kazandırdığını dile getirdi.

Denizde Güç, Karada Teknoloji: Yüzde 85 Yerli Fırkateynler ve MİLDEN Projeleri

Savunma sanayisinde ulaşılan yerlilik oranlarının altını çizen Sipahioğlu, Türkiye’nin kendi savaş gemisini yapabilen on ülkeden biri olduğunu ve bu gemilerin %85 oranında yerli üretimle inşa edildiğini kaydetti. Pakistan, Portekiz, Malezya ve Ukrayna’ya firkateyn ihracatının gerçekleştirildiğini; TCG İzmir, TCG İçel ve TCG İzmit gibi yeni nesil firkateynlerin üç yıl içinde donanmaya teslim edileceğini açıkladı.

MİLDEN ve MÜGEM gibi denizaltı projelerinin hız kesmeden devam ettiğini de vurgulayan Sipahioğlu, dünyanın ilk insansız hava aracı taşıyabilen gemisine Türkiye’nin sahip olduğunu, bu platformda İHA’ların iniş ve kalkış yapabildiğini ve bu başarıyı elde eden tek ülke olduğumuzu belirtti.

Havacılıkta Sıçrama: HÜRKUŞ, HÜRJET ve KAAN

Havacılıktaki gelişmelere değinen Sipahioğlu, “HÜRKUŞ, ülkemizin havacılıkta çağ atlamasını sağladı. HÜRJET ve özellikle KAAN ise Türkiye’nin savunma sanayinde ulaştığı seviyeyi tüm dünyaya gösteren somut projelerdir,” dedi.

KAAN’ın çift motorlu, görünmezlik teknolojisine sahip, dahili silah yuvalı, yüksek manevra kabiliyetli ve hem hava-hava hem hava-yer muharebelerinde yüksek durumsal farkındalık sağlayan üstün bir platform olduğunu vurguladı.

ATAK helikopteri ve Skorsky’den elde edilen tecrübeyle tamamen yerli olarak geliştirilen GÖKBEY helikopterine de değinen Sipahioğlu, şu anda TS-1400 motorunun da yerli imkânlarla üretildiğini belirtti.

İnsansız Sistemlerde Dünya Liderliği: ANKA, AKSUNGUR ve Süper Şimşek

TSK’nın insansız hava araçları konusunda kaydettiği ilerlemeye dikkat çeken Sipahioğlu, ANKA’nın geliştirilmesinin ardından 18 ay gibi kısa bir sürede AKSUNGUR’un üretildiğini, bunun bilgi birikiminin doğal sonucu olduğunu ifade etti. Türkiye’nin dünya SİHA pazarında radar altına giren bir ülke olduğunu belirtti.

Süper Şimşek adlı yeni sistemin, 35 kilogram harp başlığı taşıyabildiğini ve bu başlıkla 700 kilometre menzile ulaşabildiğini açıklayan Sipahioğlu, bu kabiliyetlerin Türkiye’yi sadece bölgesel değil, küresel bir güç haline getirdiğini söyledi.

Roketsan’ın Menzili: Karadan Hedefe, Denizde Kılıç Gibi

Roketsan üretimi SİPER füzelerinin 100-150 kilometre menzilli hava savunma sistemleri olarak görev yaptığını, karadan atılan balistik füzelerde 150 kilometreye kadar etkili sistemlerin geliştirildiğini belirtti. Tayfun ve Atmaca füzelerinin 222 kilometreye kadar menzil ile gemisavar özellikler taşıdığını, Çakır füzesinin ise 150 kilometre menzille öne çıktığını kaydetti. AKYA sınıfı torpidolarla, 50 kilometrelik menzilde hem suüstü hem denizaltı hedeflerin etkisiz hâle getirildiğini söyledi.

Yazılımdan Güç Sistemlerine: Savunmanın Sessiz Mimarları

HAVELSAN’ın yazılım alanındaki kritik rolünü, İŞBİR’in Balıkesir’de ürettiği askeri jeneratörleri ve ASPİLSAN’ın Kayseri’de geliştirdiği pil-batarya teknolojilerini örnek gösteren Sipahioğlu, bu yapıların TSKGV çatısı altındaki 72 şirket, 12 şube ve 9 ofis ile organize edildiğini ifade etti.

Afrika’da Yeni Oyun Kurucu: Türkiye

Türkiye’nin savunma sanayi ihracatında Afrika pazarını Fransa’nın elinden aldığına dikkat çeken Sipahioğlu, “Dünya şirketi olarak bu yapıyı en iyi kaynak yönetimiyle yönettiğimiz sürece çok daha büyük başarılara imza atacağız,” dedi.

Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Emekli Tuğgeneral Erhan Sipahioğlu, konuşmasının sonunda üniversite öğrencilerini, savunma sanayiine dair vizyonlarını genişletmeleri için IDEF 2025 - 17’nci Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’na katılmaya davet etti.

IDEF 2025, 22-27 Temmuz 2025 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecektir. Fuarın organizatörlüğünü Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı üstlenmektedir.

Fuarda; savunma sanayii alanındaki son teknolojiler, yenilikçi ürünler, askeri sistemler ve yerli üretim kabiliyetleri sergilenecek. IDEF, dünya genelindeki savunma profesyonelleri ile resmi heyetleri buluşturarak, Türkiye'nin küresel savunma sanayiindeki konumunu daha da pekiştirmeyi hedefliyor.

Programın sonunda soru-cevap bölümüne geçilirken, Rektör tarafından Erhan Sipahioğlu’na plaket takdim edildi.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.